Güzel bir gecede hiçbir yıldızın kaydığına denk geldiniz mi? Eğer geldiyseniz ilk işiniz heyecanla bir dilek tutmak mı oldu? Veya kötü birşeyden bahsederken dudaklarınızı özenle büzüp, elinizle hemen tahtaya vuranlardan mısınız? (Genellikle de 3 kere vurulur! Tahta yoksa yakınınızdaki bir arkadaşın başı da olabilir!) Daha da bilineni önünüzden bir kara kedi geçince yolunuzu değiştirir misiniz?

Eğer bu küçük sorulara yanıtınız evetse bilin ki nurtopu gibi “Batıl İnanç” sahibisiniz! Aslında hepimizin en az bir tane buna benzer inancı olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocukluğumuzdan beri bu tarz davranışları, tepkileri çevremizde görüyoruz. Peki hiç bu garip tepkileri neden verdiğimizi düşündüğünüz oldu mu?

En bilinenden başlayalım… Kara kediler neden uğursuzdur biliyor musunuz? Ortaçağ Avrupa’sında şeytan ve cadıların yeryüzünde kara kedi kılığına girerek dolaştıklarına inanıldığı için… (Bakınız ve izleyiniz 80’lerin en tatlı korkunççç filmleri!)

Gelelim tahtaya vurma olayına… Antik İngiltere’nin ilk yerlileri olan Keltler ve meşhur Druid rahipleri (Bakınız ve izleyiniz Merlin dizisi ve artık ezbere bildiğimiz Kral Arthur ve yuvarlak masa şövalyelerinin efsaneleri) tanrıların büyük ve ulu ağaçların gövdelerinde yaşadığına inanırlardı. Hatta bir iyilik istemek için ya da şiddetle yerine getirilmesi gereken dualar söz konusu olduğunda o ağaçların gövdelerine dokunurlardı. Eğer ağaç tanrısı o gün istekler kabul edilir ve sevgili Druid rahibimiz (ki bu karakterlere en çok Asterix’te rastlamak mümkün!) bu lütufa ağaca 3 kere vurarak karşılık verirdi!

Genellikle hepimiz esnerken elimizle ağzımızı kibar bir şekilde kapatırız. Buraya kadar mesele yok. Ama şimdi desem ki “Sevgili okuyucu bu da aslında bir batıl inançtır…” siz de dersiniz ki “Yok sevgili yazarcım bu bir terbiye kuralıdır, olayı abartma!” O zaman gerçeği sadece gerçeği söyleme vakti geldi ve söylüyorum! Antik Roma’dan beri bilinen bir inanış vardır ki o da; Esnerken eğer elimizle ağzımızı kapatmazsak kötü ruhlar vücudumuza girerler!

Tabii bir de 99 olayı var! Büyük bir tekno markete ya da giyim mağazalarının indirim reyonlarına bir bakın. Genelde rakamlar hep 99’la biter. “Sadece 99 lira!”, “Bu bilgisayar kaçmaz! Sadece 4999 lira!” ve daha niceleri… O rakamlar hiçbir zaman yuvarlanmaz! (Biz de aaa ne güzel indirimli diye ayıla bayıla alırız! Tabii bu başka bir yazı konusu!)

Gelelim işin aslına… Matematik bulunduğu zamanlardan beri büyücüler, simyacılar ve cadılar bir konuda hemfikirdiler o da “Çift rakamlar uğursuzluk getirir!” Bunun da sebebi tarihin en derin sayfalarına kadar iniyor! Mesela devlet bile bir yeri kiraya verirken anlaşmalar genellikle 99 yıllığına yapılıyor.

Bir arkadaşımız yeni bir dükkan açıyor veya evleniyor… İlk iş ne yaparız? En güzelinden çiçekleri alır ve iyi niyetlerimizle yollarız. Hayır efendim, aslında taa Antik Yunan’dan beri olan bir inanışı, ritüeli yerine getiririz. Yani çiçek tanrıçası “Flora”ya saygımızı gösterir o kişilerin yaşamlarının veya mekanlarının o çiçekler gibi cıvıl cıvıl olmasını sağlamasını isteriz tanrıçadan!

Yaşadığımız ortamlar ve edindiğimiz alışkanlıklar aslında yaşlı ve çılgın dünyamızdaki gelmiş geçmiş inanışların birer sonucu. Bu alışkanlıklar, pagan dinlerinden mitolojiye, Ortaçağ’dan Antik dünyaya ve günümüze kadar bizi takip ediyorlar. İster kültür, ister Batıl inanç deyin… İster inanın ister inanmayın!

https://www.necmettintetik.com.tr

https://twitter.com/necmettintetik

https://www.instagram.com/tetiknecmettin/

https://open.spotify.com/show/6x2F71KStKFqHLDudibtBV?si=p_oYCaOhRNuMVDJGG3lGwA