Nazilerin Karanlık Dünyasının 13 Sırrı

1930’ların sonunda Naziler hızla büyük bir askeri güç kazandı lar ve neredeyse tüm Dünya ‘ya korku saçtılar. Üçüncü Reich’ın yıkılmasından bu yana 70 yıl içinde Naziler ve askeri  güçleri hakkında  çok fazla teori ve komplo teorileri  sorgulanır  olmuştu. İşte onlardan en gizemli 13 bilgi.

1)Kara Orman ‘a  Düşen Ufo Olayı

Bazı raporlar 1936 da Almanya’nın Black Forest yakınlarındaki Frieberg  de bir ufonun yere çakıldığını bildirmekte. 20. Yüzyılın ortalarında bulunan rapor . daire şeklindeki uçan cismin  SS birlikleri tarafından kısa bir süre sonra çıkarıldığını iddia etti.

iddia edilen Nesne Wewelsburg Kalesi  Üçüncü Reich, ana merkeze götürüldü üst düzey bilim adamları ve  mühendisler  kendi çıkarları için bu teknolojiyi kullanmanın yollarını bulmaya çalıştılar. Bunu  elde ettikleri tartışmaya açık tır, ancak Alman bilim adamları ve mühendisleri  kendi  zamanlarında diğer ülkelerin çok ilerisinde olduğu  da yaygın olarak kabul edilmektedir.  Çoğu teori nazilerin bu uzay teknolojisini çözdükleri sonucunda bu denli ilerledikleridir.

2)Nazi Ölüm Çanı

İnanılmaz Silah Hakkındaki  Gerçek  kitabının  yazarı  Igor Witkowski  SS subayı Jakob Sporrenberg ile ilgili çok gizli bir iddiayı belgeleri ile tercüme  etmiştir. Bu  Nazilerin elindeki inanılmaz bir  silah hakkındaydı. Witkowski göre, bu belgeleri ona Polonya istihbarat servisi olarak isimsiz bir kaynak tarafından verilmişdi.

Belgeler de  Nazi Ölüm Çanı olarak bilinen  Silahın yıkıcı etkisi anlatılmaktaydı. Ölüm Çanı , havada hızla süzülen ve bir çeşit zırhla kaplı  bir çan görünümündeydi. 150 ila 200 metre (490 ila 660 fit) uzanan bir  menzil bölgesi bulunmaktaydı  ve çalıştığı zaman menzili içindeki bölgede, canlı hayvanlar kristallere dönüyor bitkiler de gres ve ayrışacak sıvı benzeri bir madde haline dönüşüyordu. Witkowski, projede çalışan yedi orijinal bilim adamından beşinin testler sırasında öldüğünü de belirtti.  Wenceslas Madenin yakınlarında Polonya, Çek sınırına yakın olan Der Riese adlı askeri bir tesis içinde yer alan, Ölüm Çanı yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve yerden  3 metre havada  durmaktaydı.

Bugün hala orada olan “Henge” denilen taş dairesel bir yapı altında yeraltı olduğu düşülmekte. Ayrıca çan şeklin alt kısmında hiyeroglif gibi antik semboller olduğunu da belirtilmekte .Yapısı içinde iki silindir Xerum 525 denilen bir madde ile  anti-yerçekimi teknolojisi kullanmaktaydı Ölüm Çanı Test zamanından önce hareket etmesi ve uçmasını önlemek için zincirli iken yeraltı tesisinde bir çekilde serbest kaldı ve büyük bir yıkıma yol açtı.

Ölüm Çanı hareket halinde iken, geçmişin vizyonları üzerindeki  iç yüzeyde  görülebileceğini  iddia edildi. Anti-yerçekimi teknolojisi zaman ve mekan çözgüsü  olabilir di ve bu da Ölüm Çanının gerçek amacı dışında aslında, bir zaman makinesi de olabileceğini akla getirmekte.

Ölüm Çanı henüz bulunamadı, ama 1965  de Pennsylvania, Kecksburg da bir olay birkaç komplo fikrini ortaya çıkardı. Bu Olaya göre garip çan şeklindeki  bir nesnenin  kent  yakınlarındaki ormanlık  alanda yere çakıldığı rapor edildi. Gizemli gemi nin tabanı etrafında garip hiyeroglif semboller vardı.

3)KaderinMızrağı

Ancak Indiana Jones filmlerinde olacak kurgu ile gerçek hayatta Naziler kendi  yararına antik kalıntıları ve eserleri  aradılar. Hitler eski metinlere  ve felsefelere kafayı  takmıştı ve elinde Kutsal Kaseyi  Kaderin Mızrağını , ahit Sandığı  gibi saygı öğeleri bulup  getirmek için her şeyi  yaptı. Elde edilen bazı İstihbarat bilgilerinde ve gizli ss raporlarında bunlardan sadece kaderin mızrağının bulunduğunu ve bu suretli büyük bir güç kazanıldığı yazmaktadır.

İncil’e göre , aynı zamanda Kutsal Mızrak , Kaderin  Mızrağı ya da Longinus Mızrağı olarak da bilir.  Yazılanlara göre Hz.İsa’ çarmıha gerildiğinde ölmemiştir .  Romalıların çarmıha gerilme sırasında ölümü  hızlandırmanın bir yöntemi ve öldüğünden emin olmak için, Longinus isimli bir Romalı asker tarafından böğründen mızraklanmıştır . O yüzden bu mızrağa kutsal bir  atıf yüklenmiş ve her kim bu mızrağa sahip olursa büyük bir güç kazanacağına inanılmıştır. Dünyadaki birçok kilise bu mızrağa sahip olduklarını iddia etseler de bunların çoğu sahte ve göstermeliktir.

İşte Hitlerin ve Üçüncü Reich Almanya’sının birdenbire  kısa sürede bu kadar güç kazanmasını buna yoran veriler ve teoriler  bulunmaktadır. Savaş sona erdiği zaman Nazilerin gizli üslerinde mızrağın bulunup ABD ye götürüldüğü söylentileri de bulunmakta , ki ABD nin birden bu derece güçlenip önemli olması buna yorulmakta. Bir Tarafta Mızrağın içinde barındırdığı güçle hala kayıp olduğunu  söylemekte.

4)Tibetteki Aryan Irkı

Alman atalarının mirasını bulmak için Heinrich Himmler, arkasında  ana merkez  olarak Bir Araştırma Enstitüsü olan Ahnenerbe ortaya çıktı. Var oluşunun gerçek nedeni, bir zamanlar Atlantis sakinleri  olduğuna inanılan kimi “üstün” insanların üstün ırkları ve kadim bilgeliğine  sahib olmaktı.

Himmler Atlantis felaketinden kurtulanların kuzeye doğru kaçtığığı  ve gerçek Almanların bu ırkın soyundan olduğunu. iddia etti. Bunun  kanıtını  sağlayan  şey ise Hıristiyanlık yerine yeni Aryan  dini kurmanın önünü açacağına inandılar.

Himmler’in yönetimindeki , SS tüm Dünyada farklı  alanları, İskoçya, İzlanda, Fransa, Kuzey Afrika ve Hindistan da dahil olmak üzere araştırdı. Himmler Tibetlilerden, Aryan halkının torunları olduklarına dair kanıtlar bulup  araştırılmasını takip ediyordu. SS kabaca gerçek yarış belirlemek için bir insanın kafasının ölçümü de dahil olmak üzere yerel halkı incelenip oradan Tibet’e 1939’da bir keşif gezisi düzenlendi.

5) Gamalı Haç ve  Eski Sanskrit Metinler

Naziler, eski bir Aryan ırkının  eski çağlarda yaşadığı zamandan beri  kast sistemlerinin katı bir toplum yükü olan inançları nedeniyle Hindistan’ın eski Hindu metinler özellikle ilgileri vardı. Aryan medeniyeti hakkında bilgi toplamak için binlerce sayfalık Sanskritçe antik metinler incelendi ve toplatıldı . önde gelen araştırmacılar eşliğinde Semboller incelendi. Bu semboller içinde bir tanesi dikkatlerini çekti Svastika,

Svastika, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ve hükûmeti tarafından amblem olarak kullanılmıştı. Nasyonal sosyalistlerin (Naziler) kullanmış olduğu svastikanın adı Almancada Hakenkreuz‘dur. Daha sonra Nazi Almanyası’nın bayrağında da kullanılmıştır. Svastikanın bu anlamda kullanımı 1945’te Nazi Almanyası’nın yenilmesi ile birlikte sona ermiştir ve bazı ülkelerde svastika kullanımı suçtur. Günümüzde bazı neo-Nazi gruplar svastika kullanmaya devam etmektedirler.

Gamalı haç ismi Yunanca gama (Γ) harfine ve haç şekline (+) atfen verilmiştir. Svastika kelimesi Sanskritçe’deki su (iyi) ve asti (olmak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. “İyi olmak, mutlu ve sağlıklı olmak” anlamlarına gelir.

Svastika, Hindu dininin en uğurlu simgesidir, eski güneş işaretinin dört dik açı kolunu simgeler. Sola dönük şekilde evrenin içe dönüşünü temsil etmektedir. Ayrıca tüm dört yöne işaret ettiğinden (kuzey, güney, doğu, batı) kararlılığı ve sabitliği de göstermektedir.

6Nazi Ufoları

1935 de Nazi bilim adamları için başlayan süreçte  bir  anti-yerçekimi gücüyle çalışan uçan disk yani aslında bir uçan Daire geliştirdiklerini söylediler. Bu iş çok güç olan elektromanyetik alanları yaratacak alternatif, “ücretsiz” enerji kaynakları dahildeydi.

Bu  iddialara göre test edilmiş ve  Hauneburg  adı verilen uçandaire kuzeybatı Almanya’da geliştirilmiştir. Genelinde (25 ft) yaklaşık 8 metre   ve sekiz personel taşıyabiliyordu. Sadece alçak irtifada uçabilir olmalarına rağmen, iddia edilen (3000 mil) saat başına şaşırtıcı  derece de 4.800 kilometre hıza  ulaşabiliyordu. En gelişmiş modeli  (11,000 km), saatte 17.000 kilometre hıza ulaştı. Ayrıca  yüzeyini kaplamak için metalürijik olarak (aka Donmuş Duman) Victalen adı verilen ve ısıya dayanıklı bir zırh geliştirdi

1942 yılında, Haunebu test uçuşları yapıldı sonra, Haunebu II geliştirilmiştir. bir mürettebat daha fazla alması içim biraz daha büyük ve güçlü yapıldı. Haunebu II nin  temel farkı , İlk uçan diskin  18 saat  havada kalış sınırının  aksine  55 saat olduğu söylendi.

7)Gizli Kutup Keşfi

1938 yılında Nazi rejimi Batı Antarktika ya pek çok gemi ve denizaltı gönderdi . Görünüşte onları oraya balina popilasyonunu korumak ve incelemek için gittiğiydi. Bu iddia o dönemde“Üçüncü Reich balina türevinden değerli  pek çok ürünü kullandığı göz önüne alındığında makul görünüyordu. Yani bu adım Almanya’nın balina endüstrisinin güvenliğini sağlamak için yapılmışdı.

Fakat Nazilerin gerçek niyeti aslında  Antarktika’da 211 Temel adlı bir askeri üs kurmaktı. Naziler ayrıca bu sefer de kayıp Aryan ırkı tarafından iskan edilmiş olduklarına  inandıkları iç Dünya için bir giriş arıyorlardı.

İlginçtir, bir Alaska dağ adamı olan Joe Watson elinde ilginç  bir mektup olduğunu iddia etti.  Sözde bu mektubun sahibi U-209 denizaltısında bir alman mürettebattı.  Mektup da Görevlerinin amacının  iç Dünyanın bir girişini bulmak olduğu yazmıştı . Alman kayıtları gösteren bazı raporlarda  U-209  denizaltı 1943 yılında bu alanda kaybolmuştu.

Belki de daha yakından bakılması gereken bir başka yorum  da Alman U-Bot filosundan  sorumlu olan Karl Donitz. Dı. Almanların dünyanın başka bir yerinde  zapt edilemez bir kale  yaptığını  yeni denizaltıların yeniden inşasının burda yapılacağını  1943 yılında ifade etmişti. Acaba  Antartika’da gizli bir askeri üssü kastediyor olabilir miydi?

8)İddiaları Yardıma Gelen İnsanlardan Başka Dünyalar

Naziler teknoloji ve gelişmiş silah açısından Müttefik kuvvetlerden üstün olduğuna  hiç şüphe yokken, Bazı teoriler bunun sebebinin uzaylılardan aldıkları yardım  olduğunu iddia etmekte.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana neredeyse  yakın bir zamanda, İran haber platformu bu konu üzerinde belgeler yayınladı .Bu özel raporda Uzun beyazlar”olarak bilinen bu uzaylıların  bugünlerde gizlice ABD hükümeti ile işbirliği yaptığı belirtildi.

Benzer bir olay 1970 yılında  UFO araştırmacısı Allen Greenfield tarafından söylendi. Genellikle Almanya düşmanlarının çok önceden Dünya Savaşı sırasında mağlubiyetlerini sağlayanın  bu uzaylı türünün teknolojileri olduğunu ve bu teknolojiyi günümüz Dünyasına uyarlayan kişinin de Ay’a gitmemizi sağlayan roketlerin mucidi  Dr. Wernher von Braun, olduğunu söyledi.

Greenfield göre, von Braun  bu konu hakkında bir sefer cevap verdi ve “Evet onlardan yardım aldık.” Vdiye belirtti. Greenfield  bunun doğruluğunun  o zamanlarda tutulan ve raporlanan UFO dosyalarında olduğunu işaret etti.

9)Hitler Şeytan?Tarafından Ele Geçirilmiş

Güvenilir tarihçi ve araştırmacılardan olan, Hermann Rauschning  ve bazı tarihçiler Hitler in şeytan tarafından ele geçirildiğini ya da  Şeytanın ta kendisi olduğunu  iddia etmişlerdir.  Hitler Konuşuyor, kitabında  Rauschning Hitler in çeşitli konuşmalarından yola çıkarak . Üçüncü Reich liderinin  kötü ruhlar ve Şeytanın kendisi için bir araç olduğunu hissettiğini belirtmiştir.

Hitler’in çocukluk arkadaşı August Kubizek de benzer  şeylerden söz etmiştir. Kitabı,Genç Hitleri  Biliyordum—Hitler’in Çocukluk Arkadaşı nın Anıların da bazen sohbet ederlerken 17 yaşındaki Hitler’in Almanya’ya zaferi  hakkında konuşurken hırs  içinde ses tonunun değiştiğini ve gözlerinin kızardığını yazar.  Kubizek  onun için işte o an “sanki başka bir varlığın vücudundan konuşmtu”demiştir.

Papa XII. Pius un bir seferinde  Hitlerden  şeytan çıkarmaya çalıştı Katolik Kilisesi nin bazı üyeleri tarafından söylenir, ama sonuç başarısız olur. Daha yakın zamanda ise  2006 yılında, Papa 16. Benedikt, Peder Gabriele Amorth, Hitlerin kesinlikle Şeytan tarafından ele geçirildiğini  iddia ettiler. Sadece ele geçirilmiş birinin , şeytanlar tarafından  insanları ve tüm toplumu kontrol altına alabileceğini sözlerine eklediler.

10) Naziler tarafından Yağmalanmış Hazine milyarlarca Dolar Hala Gizli

1945 yılında, Almanya Müttefikleri düşerken, Nazi liderleri önceki altı yıl içinde ele geçirdikleri  hazineleri  saklamakla meşguldü. Bunlar içinde gaz odalarına gönderilen  bazı Yahudilerden alınan sanat müzeleri ,gümüş, altın , mücevher ve tonlarcası madenlerde saklanmış ya da göllerde batırılmış değerli eserler vardı.

Bu hazinelerin  bazıları düşmanlar tarafından ele geçirilmiştir  ama hala Hazinenin hala kayıp olan kısmı tahminen 25 milyar dolar değerindedir. Altınların tamamının 110 bin ton olduğu iddia edilimektedir.2012 yılında, 1.8 milyar dolarlık sanat eserleri Münih’te bir apartman dairesinde bulunmuşdur.

Ne var ki Nazi hazinelerinin en büyük kısmı çok aşikâr bir yerde idi: Toplama kamplarında  bu amaçla geliştirdiği Ziklon B gazıyla imha edilen milyonlarca kişinin altın dişleri eritildikten sonra İsviçre bankalarının kasalarına yatırılmıştı. Fakat daha birçok hazine vardı ve bunlar çok değişik yerlerde  saklandı .

Hitler Yahudilerden toplanan hazinelerin ve Nazi devletiyle ilgili gizli belgelerin yok edilmesi yada gizli yerlere saklanması emrini verdi. Bunlardan bir bölümü Alp Dağları altındaki gizli tünellere gömülürken, önemli bir miktarda  altın, kaçak Nazilerle birlikte Arjantin’e götürüldü. İki Alman denizaltısının savaşın son günlerinde Arjantin’e 25 ton altın ve 4 bin 638 karat elmas götürdüğü kayıtlara göre belgelenmiş durumdadır.

Son olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybolduğuna inanılan altın, mücevher ve silah yüklü efsane Nazi hazine treninin yerinin tespit edildiği iddiaları yeniden dünya gündemine geldi. Ancak bu kez iddiaları hazine avcıları değil, Polonya Kültür Bakanı Yardımcısı Piotr Zuchowski gündeme getirdi ve trenle ilgili çekilen georadar fotoğraflarını bizzat kendisinin incelediğini ve trenin yüzde 99 bulunduğunu söyledi.

Buna göre Polonya’nın güneyinde Breslau ve Waldenburg şehirleri arasında Nazilerin savaşın son aylarında inşa ettikleri tünel sisteminde gizlenen trenin yerini ölüm döşeğindeki bir kişi son nefesini vermeden yetkililere açıkladı ve yerini anlatan bir de kroki çizdi. Ardından yer altını görüntüleyebilen georadar cihazlarları ile trenin bulunduğu bölge tespit edildi.

Kültür Bakanı Yardımcısı trenin 100 ile 150 metre arasında bir uzunluğu ve zırhla kaplı olduğunu açıkladı. Trenin bulunduğu tünelde bubi tuzakları olduğunu söyleyen yetkili, trende de patlayıcı ve zehirli maddeler bulunabileceğini belirterek, kazı işlemlerinin sadece bomba uzmanları tarafından yapılacağını duyurdu, başka bir deyişle hazine avcılarını uyardı.

11)Hitler Gerçekten Kaçan Güney Amerika

2014 yazında, Adolf Hitler’in Berlin’de intihar etmediği , ölenin onun dublörlerinden biri olduğu , o sırada Hitlerin savaşın parçaladığı Avrupa yolundan  Arjantin’e kaçtığını  iddia edilen FBI belgeleri açıkladı. Hitler  Güney Amerika ülkesi ne vardıktan sadece iki hafta sonra Berlin düşmüştü.

FBI a bu bilgiyi  Amerika Birleşik Devletleri’nde siyasi sığınma hakkı isteyen bir muhbir tarafından verildi.  Sınıflandırılmamış devlet dosyalarındaki  İddiaya göre, Arjantin hükümeti tarafından desteklenen  Hitler bir süre için Andes Dağları yakınlarındaki küçük bir köye yerleştirilir. Sahip oldukları bilgi bu kadardır ve daha fazla araştırma ve bunun  gerçekliğini ortaya çıkarmak için yeterli dosyaların olmadığını sonucuna varılır.

Bu sebepten dosyalar, kamusal alana serbest bırakılır. Bu iddialardan sonra  Brezilya’da Hitler i gösteren bir fotoğrafı gazetelerde  geniş bir yer  bulur. Resimler ve belgelerde Hitler’in önce Arjantin e nihayet kalıcı olarak Brezilya  ya yerleşmeden önce  de Paraguay’a gittiğine inanan Nazi avcısı ,bir yazar tarafından yayınlandı. Fotoğraf iddiaya göre, 1984 yılında Brezilyalı sevgilisi tarafından sözde 95 yaşında Hitler ölümünden iki yıl önce çekilmiştir. Resim daha sonra Hitlerin eski hali ile karşılaştırmak için kafa kısmı konulmuş ve aradaki müthiş benzerlik ortaya çıkmıştır.

Eğer Hitler, Almanya’dan, İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde kaçtıysa, o zaman soru şu olacaktır: aslında kaçtıysa  bunu örtbas ettiği  neden keşfedilmemiştir  ve bunu cesedi teşhis eden Ruslar, biliyor mudur ? Ya gerçekten Üçüncü Reich lideri zannedilen kişinin  kalıntılarına ne olmuştur ? Hitler eğer Almanya’dan  1945’te kaçmışsa, neden ABD Gizli Servisi bir sanatçı tarafından rötuşlu bir fotoğrafı göstermektedir.

2009 yılında, arkeolog Nicholas Bellantoni  ye Hitler’in kafatası parçaları üzerinde DNA testi yürütmek için izin verilmiştir. Fakat Hitler’in olacağını kaydettiği DNA örnekleri ile ruslar tarafından tutulan kafatası parçası eşleşme göstermemişdir.

12) AGARTA VE GİZLİ ANTLAŞMA

Tarih boyunca birçok medeniyette önemli bir yeri olan Agartha, Kayıp Dünya ya da İç Dünya teorisi; yer kabuğunun altında başka bir dünya daha olduğunu, buraya kutup noktalarındaki deliklerden ve yer altındaki tünellerden gidilebildiğini iddia eder.

Kayıp Dünya teorisini anlamak için Agartha ve Shamballa’yı bilmek gerekir. Efsaneye göre; çok eski zamanlarda uzaysal kökenli üstün bir ırk, Himalaya Dağları’nın altında yer alan sonsuz mağaralar ülkesine yerleştiler. Bu uzaylı ırkın insanları, daha sonra ikiye ayrıldılar. Agartha sağ el, iyilik, dürüstlük yolunu; Shamballa ise sol el, yani karanlık yolu simgeler. Agartha dünya toplumlarından uzak kalmayı tercih ederken, Shamballa dünyayı ele geçirmek ister.

Yeraltı ülkesinin giriş yolu Kuzey ve Güney Kutbu’nda olduğuna inanılan büyük deliklerdir. Ayrıca dünyanın birçok noktasında bulunan tüneller ile bu dünyaya ulaşılabilir. Tibet’in başkenti Lhasa’nın İç Dünya’ya bir tünel ile bağlandığını iddia edilir Bu tünelin girişi, sırrı saklamak için yemin eden Lamalar  tarafından korundu. Ta ki nazilerin gizem araştırma kolu bu konu üzerinde Hitler e bir rapor sunana dek . Hitler  Almanların dünya dışından gelen beyaz tenli, sarışın ve mavi gözlü üstün bir ırktan geldiğine inanılıyordu. Nazi Partisi’nin sembolü olan gamalı Haç (Svastika) da binlerce yıldır tüm dünyada Kayıp Dünya’yı anlatmak için kullanılan evrensel bir semboldür. Hitler döneminde birçok Nazi subayının Agartha’nın girişini bulmak üzere Tibet’i ziyaret ettiği ve bunlardan birinin bunu başardığı  da bilinmektedir. Öyleki ordaki uygarlık ile gizli bir antlaşma da söylenenler arasındadır.

13) Nazilerin ‘in Zombileri

İkinci dünya savaşı döneminin en az bilinen gerçeklerinden biri de modern zombi tehdidiyle olan bağlantısıdır. Diğer diktatörler de köle ordu kurmak için ölü diriltme ile ilgilendiyseler de(Napolyon, Korkunç Ivan) hiçbiri Hitler’in başarısına erişemedi. Herşeyden önce iki çeşit zombi türü olduğunu bilmemiz gerekiyor; kimyasal ve büyüsel(majisel) zombi. Kimyasal zombiler en yaygın ve en tehlikeli olanıdır. Bu çeşit yaşayan ölüler labaratuvarlarda, deney ortamlarında yaratılırlar, kökenleri olarak Nazi Almanya’sından gelir. İlk kimyasal zombiler Hitler’in usta kasabı, SS’lerin lideri ve metafizik uzmanı olan Heinrich Himmler’in düşüncesinin ürünüdür.

Nazi döneminde kullanılan ilaçlara dair yapılan araştırma sonucunda, daha uzun süre savaşmalarına yardımcı olması için askerlere birtakım haplar verildiği belirlendi.
Alman ordusunun, savaş dönemindeki ilaç seçimi, metamfetaminden üretilen Pervitin adlı haptı. 1941’de başlayan Sovyetler Birliği’ne saldırı sırasında yüzbinlerce askerin bu haplara bağımlı hale geldiği belirtiliyor.

Doktor, Pervitin verme kararını kayıtlarında şöyle anlatmış: “Kar içinde ölmek üzere yere yığılmaya başladıklarında onlara Pervitin vermeye karar verdim. Bir buçuk saat sonra eş zamanlı olarak daha iyi hissettiklerini bildirmeye başladılar. Yeniden yürüyüşe geçtiler, daha ayık hale geldiler, canlandılar.

Staligrad bozgunundan sonra ölen askerleri dirilterek tekrar savaşmalarını sağlamak için Himler planını devreye soktu ancak vodoo konusundaki yetersiz bilgileri ve yeteneksizliği yüzünden bu çabası iyi sonuçlanmadı ve Naziler başka arayışlara yöneldi. Bilimsel çalışmalar sonucu beyini canlı olduğuna inandıran(kandıran) bir kimyasal bileşik icat ettiler. Ancak bu kimyasal zombilerde yan etkiye yol açtı. Zombiler sözde hayatlarını sürdürebilmek için yaşayan arkadaşlarını yemeye başladılar. Bu olaydan sonra Naziler cepheye zombi göndermeme kararı aldı. 2002 iki yılında Gunter Nussbaum isimli birisi 1943 yılında Alman işgali altındaki Ukrayna’da zombi deneylerine katılan SS timi içerisinde yer aldığını iddia etti. Nussbaum’a göre Ukrayna’da bir köyün üzerine zombileri deney amaçlı saldılar. Amaçları tüm nufüsun ölenemez yok edilişnin ne kadar süreceğini saptamaktı. ANcak işler tahmin edildiği gibi gitmedi. Zombiler bir kişiyi öldürüp beslendikten sonra gevşediler ve fiziksel olarak kırılgan hale gediler. Üçte ikisi köylüler tarafından baltayla doğrandı kalanlar ise SS’ler tarafından yakalanıp labaratuvara geri götürüldü. Nussbaum’un bu iddiası uzmanlar tarafından kuşkuyla karşılansada,tam bir açıklama yapılmadı.

  • Leave Comments