MEZARLIKTA İYİLEŞEN HASTALAR – TÜRBELERİN GİZEMİ

Türbeler genel olarak dini kişiliklerin mezarlarıdır. Bununla birlikte dini olmayıp, yalnızca dünyevi yönleriyle ön plana çıkmış ünlü devlet adamlarının anıt mezarlarına da türbe denmektedir. Türbeler asıl olarak dini kişilerin mezarlarının anıt mezarlar olarak bulunduğu yerler olarak ön plana çıkar.

Türbeler halk arasında kutsal sayılan yerlerdir. Birçok din alimi bu görüşe karşı çıkmakla birlikte, halk arasında belli bir oranda türbeler dini bakımdan kutsal ve önemli görülürler. Türbeleri ziyaret eden kişiler buralarda dualar ederler ve genellikle kendi özel yaşamlarıyla ilgili dileklerde bulunurlar.

Fakat yurdumuzda bulunan pek çok türbe açıklanamayan bazı gizemli olayları içlerinde barındırır, yüksek ve görülebilen enerjiler ve ışıklar, açıklanamayan sesler ve görüntüler, yok olan veya başka yerde görülen eşyalar ve en önemlisi de hastaların sağlıklarına kavuşmasında manevi bir şifa kaynağı olmaları. İşte bu videomuzun konusu olan Karaca Ahmet Türbesi de onlardan biri.

Hastalıklarda başvurulacak ilk merciler elbette ki medikal yöntemler, hastaneler, doktorlarımız ve dolayısıyla tıptır. Buralarda çözüm bulamayanlar alternatif tıbba yönelir. Bu türbemiz de asırlardır, akıl hastalıkları için alternatif bir yöntem sunmaktadır. Üstüne basarak söylüyorum, kesinlikle hastalıklar için başvurulacak yerler tıp hizmeti veren kurumlardır ve konunun uzmanı olan doktorlarımızdır.

Elbette ülke genelindeki  türbe ziyaretlerinde çok yanlışlar yapılıyor, bunları asla tasvip etmiyoruz. Türbelerde yatan cansız şahıslardan yardım isteme; ey filan efendi veya ey filan hatun benim şu isteğimi yerine getir, evim olsun, kısmetim açılsın, kızıma iyi bir eş çıksın..  gibi ifadeler kesinlikle şirktir, Allah’a ortak koşmadır.

Türbelerde para atma, ağaçlara veya direklere çaput bağlama, nazar boncuğu takma, dilek ağacı tabir edilen ağaçlardan medet  bekleme gibi..  yanlış uygulamalar kesinlikle din dışıdır. Dinen doğru olan türbe ziyaretlerinde; usulüne uygun eğilmeden bükülmeden, orada medfun bulunan zat veya kişiler için, ruhlarına hediye etme adına Kur’an-ı Kerim’den sureler okumak  ve bağışlamaktır. Herhangi bir istekte bulunulacaksa da, Allah’tan istenir. Şöyle de dua edilebilir:

Allah’ım burada medfun bulunan şahsın senin nazarında bir kıymeti değeri varsa onun da yüzü suyu hürmetine benim şu isteğimi yerine getir. İsteği yani duayı kabul edecek veya uygun görmeyecek Allah’tır. Türbe ziyaretlerinde en önemli sıkıntı, Allah ile kul arasında aracı kullanmaktır. Bizim dinimiz ruhbanlığı (aracı sınıfı) kabul etmez.

İhsaniye Karacaahmet’te medfun bulunan, Karaca Ahmet Sultan’a gelirsek , Horasanlı bir Türkmen Beyi’nin oğludur. İlk yazılı kaynak miladi 1371’de tanzim edilen bir vakfiye senedinde adı “Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet” diye geçmektedir. Gençliğinde psikiyatri dalında öğrenim görmüştür. Daha sonta ruh doktoru olmuş, Anadolu’ya geldiğinde hem ruh doktorluğu yani akıl hastalıklarını tedavi ile ilgilenmiş hem de, Hacı Bektaş Veli’nin yanında dervişlik hizmeti yapıp aynı zamanda bir Alp Eren olarak . Hacı Bektaş Veli saflarında yer almıştır.

Karacaahmet Sultan, Moğol saldırıları artınca aşireti ile birlikte Afyonkarahisar’a hicret etmiş, bir müddet şehirde kaldıktan sonra, İhsaniye ilçesinin Tezhöyük yakınlarına konaklar. Rivayete göre; o devirde burada güçlü, oldukça zalim bir aşiret beyi yaşıyormuş, kuş uçurtmuyormuş. Karaca Ahmet’i aşireti ile görünce hemen kahyasını göndermiş.

Git gör bakalım, karşı tepelere bir yabancı aşiret konaklamış. Niçin gelmiş sor, sonra buraya getir, anlayalım, demiş. Kahya yanında yardımcıları ile birlikte, atları ile Karaca Ahmet’in konakladığı tepeye gelmiş. Bir gecede beliriveren, rengarenk Yörük çadırlarına hayran hayran bakmış.

Bu şaşkın bakışlar arasında iri yarı nurani bir zatın kendine geldiğini görür. Donmuş, şaşkın bakışları arasında niçin geldiklerini, beyin kendisini çağırdığını söyler.

Karaca Ahmet: “ Davete icabet gerek.” diyerek yola düşmüşler. Varmışlar beyin huzuruna. O sırada beyin deliren, çıldıran hasta bir kızı varmış, zavallı genç kızın derdine hiç derman bulamıyorlarmış, her yere götürmüşler lakin çare bulamamışlar. Bağıran, herkese saldıran, saçını başını yolan, üstünü başını parçalayan genç kız, Karacaahmet’in merhamet dolu nurani bakışları karşısında sakinleşmiş, değişmiş. Bu olaya herkes şaşırmış ve nihayet bey, Karaca Ahmet Sultan’a hoşgeldin deyip, hatırlarını sormuş, ikramda bulunmuş.

Hasta kızındaki bu değişikliği fark eden bey, Karaca Ahmet’in ellerinden tutmuş, “Aman beyim kızımın dermanı Allah’ın izniyle sendedir. Burada aşiretinle kal. Sana istediğin kadar yer, yurt, yayla verelim.” demiş. Karacaahmet, Horasan erlerinden olduklarını neden Anadolu’ya geldiklerini anlatmış. Beyin ısrarı üzerine misafir olmuş. Üç günde hasta kızı tedaviyle en önemlisi Allah’ın izniyle iyileştirmiş. Günümüzde, Karacaahmet Köyü’ne gelen hastaların üç gün kalıp tedavi olmaları bundan dolayıdır.

Karaca Ahmet: Bizim töremizde misafirlik üç gündür. Gidiyoruz diyerek vedalaşmak için geldiğinde, Köyün Beyi;deveni  bırak akşama kadar yayılsın. Dolaştığı yere kadar sana verdim. Mülkün olsun. Sınır keselim demiş. Kızını tedavisi karşılığı bey, Kağnıcılar köyü ve civarını Karaca Ahmet Sultan’a yurtluk vermiş. Karaca Ahmet Sultan aşireti ile buraya yerleşmiş. Tekke kurmuş, hastaları tedavi etmiş. Işık olmuş aydınlatmış. Kısa zamanda şöhreti Anadolu’ya yayılmış, sınırları aşmış. Rumeli’ye ulaşmış, her taraftan yığınla hastalar Kağnıcılar Köyüne akın akın gelmişler. Karaca Ahmet’in namı o kadar etkili olmuş ki, köyün eski adı unutulmuş. Karacaahmet ismini almış. Günümüzde de bu isimle devam etmektedir.

Karaca Ahmet yıllarca şifa dağıttıktan sonra,yerini oğlu Eşref Sultan’a bıraktı. Saruhan iline gitti. Eşref Sultan babasından öğrendiği usulle gelen hastaları tedavi etti .O da kendisinden sonrakilere öğretti .bu töre günümüze kadar geldi Bu gün kasabada,Karaca Ahmet’in torunları atalarından öğrendikleri usulle gelen hastaları tedavi ediyorlar.

Genelikle hastalar elleri ve ayakları bağlı olarak geliyor. Çılgınca bağırıyor. Üstünü başını yırtıyor. Çıldırmış olarak geliyor. Hastaları  halkın ocak dedikleri,karaca Ahmet’in torunları karşılıyorlar. Hasta erkekse Karaca Ahmet’in evlad-ı vakıf türbedarlarından en büyüğü karşılıyor. Kadınsa yine türbedarlardan en büyük olan kadın karşılıyor.Hasta önce eve götürülür. Kendi usullerince bir takım basit sorular sorularak muayene edilir Saralı ve bunamış ise “bu bizim hastamız değil,Allah şifasını versin”diyerek kabul edilmez. Eğer hasta saldırıyor,çılgınca bağırıyor, üstünü başını yırtıyorsa”bu bizim hastamız”diyerek kabul edilir. Tedaviye başlanır

Hastayı bu ailelerden ilk gören veya durumu uygun olan birisi kabul eder. Hasta ,yakınları ve türbedarlar eşliğinde Karaca Ahmet oğlu Eşref ve 31 yakının yattığı türbeye getirilir. Türbenin içinde tahta parmakçıklarla çevrilmiş bölmede hücreye sokulur. Hücrede tomruk adı verilen yan kenarları ayak girecek kadar delinmiş ahşap hatıllara hastanın ayağı geçirilir. Üst kiriş kapatılır. Bu düzen hastanın çözemeyeceği şekilde düzenlenmiştir Hasta tomruğa bağlı olarak karanlıkta tek başına türbede geceyi geçirir.

Sabahleyin tedaviyi üslenen evden iki kadın gelerek,hastanın yattığı yeri temizler. Hasta eve götürülür Burada dinlendirilir  Hafif çorba türü az yağlı ve tuzsuz çorba içirilir. Ayrıca türbenin kuyusunda alınmış bir bardak suya,“cüher”adı verilen kaya parçasından mercimek tanesi kadar atılır. İyici eritildik ten  sonra hastaya içirilir. Hasta dinlendikten sonra basit sorular sorulara kontrol edilir. Eğer düzelme belirtileri görülürse tedaviye üç gün devam edilir. Tedavi tamamlanınca sıkı perhiz verilir. Tuzsuz ekmek. yemek yemesi,bol sebze yemesi et ve ağır yemeklerden sakınması istenir. Hastaya et yağ ateş su isterse verilmemesi tavsiye edilir. Bir parça cüher verilerek Sabah ve akşam  aç karnına su ile içmesi istenir.

Cüher taşı: Karaca  Ahmet Sultan ’ın bu civara geldiğinde ilk defa oturup,dinlendiği beyaz yumuşak tüf taşıdır. Yüzlerce yıl parça koparıldığı halde hiç eksilmediği inanılır.

Eğer hastada iyileşme belirtileri görülmüyorsa üçer günlük seanslarla tedaviye iyi olun caya kadar devam edilir. En uzun tedavinin 40 gün sürdüğü söylediler Hasta tekrar kontrol edilir. Adı, babası, memleketi, sevdiği şeyler gibi basit sorular sorulur. İyileşme belirtileri görülürse bağ, bahçeye götürülerek hafif işlerde çalıştırılarak,hayata intibakı sağlanır. Daha sonra tekkenin kuyusundan alınan su ile yıkanarak tedavi tamamlanır. Bu yapılan tedaviden hiçbir kuruş ücret alınmaz. Masraflar tekkenin vakıflarından karşılanır. Bazı zamanlar tedavi işleri türbedarların aileleri arasında periyodik olarak yapılır .Tedaviyi, kontrolü, öğütleri yine türbedarların en yaşlısı veya onun izin verdiği kişi yapar.

Bu türbeye gidip tedavi olan bir aile dostu ile görüştüğümde bana tam olarak şunları söyledi. Zamanında yaşadığı bir takım kötü hadiseler sonucu çok ağır bir depresyon geçiren bu kişi, gitmedik doktor ve hastane kalmayınca son çare söz konusu türbeye gittiklerini, ilk başta korktuğunu ve bunun da saldırganlığını arttırdığını, fakat sonra türbe içine girdiğinde içine bir ferahlık duygusu ile karışık huzur bulduğunu belirtti. 2 hafta burada kaldığını söylerken, ilk akşam ayaklarından bağlandığında, bir de sadece soluk bir ışık ile belli belirsiz loş aydınlatılan türbede, bir sürü sandukanın içinde iyice delireceğini düşünmüş, kurtulmak için saatlerce bağırıp, çağırsa da bağları çözememiş ve bu uğraş sonucu yorgunluktan bayılmak üzere iken, türbelerin arasından yükselen gölgeler görmüş.

Loş ışıkta türbe duvarlarına vuran gölgeler, önce sandukaların etrafında dolanıyor, sonra da orada bağlı olan hastaların başına adeta çörekleniyormuş, orada yatmakta olan birkaç hasta uyku halinde olduğundan kendine doğru yaklaşan gölgelerden dolayı avazı çıktığı kadar bağırmış, çırpınmış ama kimse sesini duymamış ve gölgeler ona dokunduğunda kendinden geçmiş ve bayılmış, uyandığında yaşadığı korkulu an yerine içinde tarifsiz bir huzur ve sükûnet hali olduğunu söyledi. O yaşadığı sıkıntılı günleri hatırlamak istemeyen bu kişi akıl sağlığını buraya borçlu olduğunu belirtti.

Osmanlı dönemi arşiv kayıtlarımdan öğrendiğimize göre, karşılıksız yapılan bu hizmetin bedeli olarak bu köy halkı vergiden ve askerlikten muaf tutulmuştur. Karaca Ahmet Sultan ’ın yüzü suyu hürmetine çevre köylerde farklı, imtiyazlar muameleler görmüşlerdir.

Hasta sahipleri,hastaları iyi olduktan sonra isterse Karaca Ahmet’in ruh-i mâneviyesine kurban keser .Kesilen kurban kasaba halkına dağıtılır. Karşılıklı helâllaşılır. Ve kasabadan ayrılırlar.

Ünlü psikolog Prof. Dr. Rasim Adasal başkanlığında Ankara Üniversitesinden bir gurup profesörler kurulu 1967 yılında türbeyi ziyaret etmişler. Olayları izlemişler,ilmi metotlarla incelemeler yapmışlar. Bu folkloruk,mistik ve tıbbi .geleneğimizi dünyaya tanıtmak ve yansıtmak için şu bildiriyi  yayınlamışlardır:

“Bu tedavinin esası bugün yaptığımız elektro şok da olduğu gibi direkt yani biyolojik şok değildir. Bu daha ziyade ruh hastasında olan inancı bulunan bir insanın gece tecrit halinde nefsi ile karşı karşıya gelmesi, nefsi ile savaşması ,daha dorusu psiko-analizin öne sürdüğü ruh savunma mekanizmasını uyandırmak suretiyle bir manevi psikiyatrik ruh hastaları(sara ve bunama dışında)manevi inançları kuvvetli  bazı ailelerin daha çok günlük olaylara bağlı ,reaktif ruhi bozuklukları olan hastaları  mani ve melankoni gibi effektif ve manevi kamçılamalar ve çöküntüleri olanlardır.”

Evet bilimde doğrulamış bu tedavinin yeri olduğunu. Görüntülerdeki prangalara bağlama konusuna gelirsek; akıl hastanelerinde bile ağır hastalar bağlanıyor. Köye ve türbeye çok ağır vakalar da geliyor. Kendine mukayyet olamayan, çevreye saldırı eğiliminde olan hastalar, ailelerinin izni ve rızasıyla, kendileri karar verebilecek konumda iseler kendi rızaları ile yakınlarının gözetiminde bağlanıyor, normal hastalar değil.

Karacaahmet Köyü ve Türbesi; yılar boyu ruh sağlığından mahrum kalmış insanlara, Tıp tedavisinden sonra alternatif tedavi yöntemi ile manevi bir sığınak olmuştur. Son söz olarak; her zaman ilk tedaviyi normal tıp yöntemlerinde ve doktorlarımızda arayalım ve şifa için dua edelim.

 

Kaynakça:

http://www.afyongazete.com/yazarlar/dr-muharrem-bayar/karacaahmet-sultanin-hekimligi-ve-tedavi-sekli/106/

https://www.afyonhaber.com/yazarlar/lokman-ozkul/karacaahmet-sultan-ve-turbesi/661/

Afyonkarahisar Müzesinde bulunan etnografik malzemeler. Ve  Şer’iye sicilleri

Arşivimİzde bulunan  konu ile ilgili ferman,berat,ilam vs.

Muharrem  Bayar “Afyonkarahisar’da Yaşamış Büyük Velilerden Karaca Ahmet Sultan”Afyon.1991

M.Çağatay Uluçay “Manisa’da  Saruhan Oğullarına ait vesikalar”İstanbul.1940

Edib Ali Bakı “Karaca Ahmet ve Deliler Tedavi Yurdu” İstanbul.1947

İsmet Binark “Osmanlı Türklerinde Vakıf Müesseseleri ve Yabancı Gözü ile Türk Vakıfları”(VD. nr.76 Ankara.1969.

7.Mehmet Yaman “Karaca Ahmet Sultan”İstanbul 1989

8.Dr.Kemal Yüce “Saltukname”Ankara.1987.

9.Evliya Çelebi “Seyyahatname” İstanbul. 1314.

  • Leave Comments