Örümcekler, çelik kadar sağlam ağ ören , her türlü doğa koşuluna ve şartına uyum gösteren muhteşem varlıklardır . Öyle ki Pek çok inanç sisteminde kutsal kabul edilip çoğunda da korkunun sembolü haline gelmişlerdir. Vücut yapılarındaki düzen , çeviklik ve hız öylesine hayranlık vericidir ki , bu sebepten günümüzde en çok sevilen çizgi roman kahramanlarından birine de adını vermiştir .Örümcek Adam.
Örümcekler Dünyanın birçok ekosistemine adapte olmuş, böylece çok farklı ekosistemlerde yaşayan bir grup halini almışlardır. Onlara Everest tepelerinden kanyonların derin çukurlarına, akarsu veya göl içlerine kadar değişik yaşam ortamlarında rastlamak mümkündür. Bazıları serbest dolaşıp avlanırken bazıları örmüş oldukları ağa bağımlı olarak yaşar. Örümcekler, yırtıcı yaratıklardır. Birbirlerine saldırmaktan çekinmezler. Avları çok çeşitlidir. Çoğu, böceklerle beslendiklerinden faydalı sayılırlar. Bazı tropikal türler sürüngen, küçük kuş ve memeli gibi omurgalıları avlarlar. Örümceklerin hepsi avlarını yakalamak için tuzak ağları kurmaz. Bir kısmı avlarını kovalayarak veya üzerlerine sıçrayarak yakalar. Suda böcek, kurbağa ve balık avlayanlar da vardır.
Örümcekler aslında Dünya da en fazla korkulan canlıların başında gelmektedir. Boy boy çeşit çeşit ,renk renk olan bu inanılmaz yaratıklar pek çok kişinin kabuslarda boy gösterir hatta bu korku pek çok İnsanda fobi halindedir ve bir ismi bile vardır . arachnophobia
Aslında litaretürde bilinen en büyük örümceğin Amazon yağmur ormanlarında yaşayan korkunç Goliath kuş yiyen örümceği olduğu tasavvur edilir. Birçok kişinin avucunda daha büyük olan bu sekiz bacaklı terörün boyu 25 cm e kadar çıkmaktadır. Birde dev Deve örümceği bu büyüklüğe ulaşmaktadır .
Küçük bir tanesi bile insanları korkutmaya yeterken , birde 1.5 mt olan örümcekleri hayal edin ? Pek çok filmde korku unsuru olarak kullanılan bu tema , dev örümcekler ya gerçekse ? sadece filmlerde kurgulanan bir sahne değil de,nesilleri tükenen bir canlı türünün arta kalan parçaları iseler ve orda bir yerlerde gizlenmiş, karanlıkta bulunmayı bekliyorlarsa? Aslında, Ekvator afrikasındaki bazı bölgelerde , karanlık çalıların içinde kurbanlarını sinsice bekleyen büyük bir maymun ya da bir köpek büyüklüğünde örümcekler olduğu söyleniyor.
Cryptozoologlar bu yaratığın yerel adının J Kabe’ye Fofi olduğunu söylüyor yani Dev Örümcek , Kongolu Dev Örümceği olarak da bilinen bu yaratığın içinde yaşadığı Kongo, da muhtemelen yeni bir tür örümcek olduğu kabul edilmekte . Bu yalnızca son yıllarda vardır alınan bir tanım , diyor araştırmacı ve Cryptozoolog Robert B. Durham. Robert B. Durham a göre J Kabe’ye Fofi yerli halkın tanımına göre tarantulaya benzer kahverengimsi vücut lu ve tüylü bacaklı , bacaklarının arasındaki mesafe dört ila altı metreye ulaşan . boyları büyüdükçe renkleri kahverengiden sarıya dönen , büyük bir köpek yada maymun boyunda 1.5 metreye varan dev örümceklerdir.
Demokratik Cumhuriyeti Kongo, ama aynı zamanda Kamerun, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyetindeki yerli halk muazzam J Kabe’ye Fofi ile karşılaşıp gördüklerini söylüyorlar ve onlardan uzak durmaya çalışıyorlarmış . iddiaya göre kapı büyüklüğünde örümcek yuvaları yaptıkları, ağaç köklerinin altında derin tüneller kazdıkları ve geniş yapraklar ile yuvalarını kamufle ettikleri söylenmektedir. Kurdukları büyük ağ hattı tuzakları ile bubi tuzağına benzeri bir mekanizma kurup, yuva ve yakındaki bir ağacın arasında neredeyse görünmez bir ağ oluşturup yakalanan bazı talihsiz yaratıkları menülerine eklemektedirler. Bu ağa yakalanan canlılar arasında kuşlar , maymunlar, çeşitli sürüngenler ve hatta küçük orman antilopları da bulunmaktadır . Ağlarına takılan her kurbanın sonu mutlak ölümdür. Bu yıkıcı tuzak ile tarantulanın bazı türlerine benzerler. Bölgedeki yerli misyonerlerin raporlarına göre dev örümceklerin ısırıklarının zehri son derece güçlü olup insanları hızla öldürmek için yeterlidir.
Yerlilerin ifadeleri dışında,bu yaratıklar cryptozoolog George Eberhart ‘ın kitabında da görünür. Bu kitabın 204. sayfasında, Eberhart şimdi Kongo denilen ormanlık bir bölgeye seyahat eden bir İngiliz çiftin korkunç deneyimi şöyle anlatıyor: RK Lloyd ve eşi 1938 yılında Belçika’dan Kongo’ya seyahat ettiler, yol esnasında önlerinde büyük bir nesne görünce, İlk başta bir kedi veya maymun olduğunu düşündüler, ama yakınlaştıklarında bunun 3 ayak boyunda bir örümcek olduğunu fark ettiler.
Dev örümceklere dair başka bir raporda 1890’larda Uganda’da Arthur Simes a dlı bir İngiliz misyoner Nyasa Gölü kıyılarını keşfetmek için yolda başından geçenler anlatılmaktadır. Simes ve yolculuk boyunca ona eşlik edip yüklerini taşıtan yerel köyden hamallar sık çalılık olan bir yola saptıklarında kendilerini birdenbire çok güçlü dokuma bir ağ içinde sarılmış vaziyette bulurlar ve sahip oldukları araçlar ile ağı kırmak için, umutsuzca çabalamaya başladılar . Tuzağın hareketlenmesi ile daha neye uğradıklarını anlamadan Simes ın üzerinden koca bir örümcek hamallardan birinin üzerine atladı .onu başka bir örümcek daha izledi ve hamalı ısırdılar o sırada diğerlerinin korkunç çığlıkları ve ağı biraz olsun yırtmaları ile beraber örümcekler zıplayıp oradan uzaklaştılar . Arkalarından bakan Simes ağaçlar ile basit bir göz ölçümü yapabildi. İri birer köpek boyundaki bu örümceklerin iki bacak uzunluğunun arası neredeyse 4 metre kadar olduğunu belirtti. Ağlardan tam olarak kurtulunca ısırılan hamala baktılar ama adamın hızla ateşi çıkar , ısırılan yerleri şişer ve nefesi kesilerek ölür . Simes en yakın yerleşim yerine vardıklarında durumu rapor eder.
Ünlü doğabilimci ve cryptozoologist, William J. Gibbons, bazı düşüncelere göre Afrika da Mokele-mbembe denilen canlı bir dinozorun bulunduğunu ve bunu yerliler tarafından avlandığı haberini araştırmak için bölgeye intikal etti. Yaratığı bulma adına yaptığı girişimler boşa çıkınca bu sefer dev örümcekler ile deneyimlerini anlatan yerlileri dinledi ve bu bilgileri . Kanada’ya döndükten sonra okuyucuları ile paylaştı:
” Afrika Ekvatora üçüncü seferimdi, pigmelere böyle bir yaratığın [dev örümcek] olup, olmadığını sorgulama fırsatı buldum ve! Onlar JBA Fofi, diye anılan dev “ya da” büyük örümcek den söz ettiler. Örneğin, örümceklerin yumurtalarının fıstık beyazı veya soluk sarı-beyaz renkte olduğunu söylediler. Onları genellikle mor karın renginde kahverengi bir örümcek olarak nitelendirdiler. Onlar en az beş ayak açıklığı ile oldukça büyük boyutlarda olup daha da büyüyebildiklerini de söylerler. Dev örümceklerin birlikte ördükleri geleneksel ağların iki ağacın arasına avları için görünmez şekilde beklediğini ve buna yapışan hiçbir hayvanın kurtulamayacağını çünkü bu ağların yapışkan olduğu kadar ,bir telden çok daha güçlü olduğu söylüyorlar.
Yerliler onları biliyor ve oldukça düzenli olarak dev örümcek gördükleri için onların davranışları hakkında detaylı bilgi verebiliyorlar . Fakat yaşam döngüleri tehdit edilmeye başlayınca bunun tehlikesini görüp çözüm arıyorlar . Gibbons J dev örümceklerin Kamerun’un vahşi köyüne yakın bir yerde yuva inşa etmelerinden sonra .Baka kabilesinin şefi bunu duyunca , diğer yakın çevre köyler ile beraber birleşerek örümcek yuvasını ateşe veriyorlar ve örümcekleri mızrakla öldürüyorlar ,2000 e yakın yumurtayı da kırıp parçalıyorlar . Fakat yine de kaçmayı başaran pek çok örümcek oluyor .
Yerliler dev örümceklerin çevrelerinde bulunmasını istemiyor çünkü bu büyük bölgede yaşayan örümceklerin ormanda antilop, kuşlar ve diğer av hayvanları dışında , küçük çocukları da avladıkları söyleniyor. Son derece zehirli ve tehlikeli olduğu söylenen Örümceklerin bir seferde düzinelerce büyük ve beyaz yumurtalarını bıraktıkları ve onların çoğalmasından korkan pigmelerin de karşılarına çıkan bütün örümcekleri öldürdüğü bu yüzden Dev örümceklerin eski zamanlarda çok yaygın olsalar da şimdi nadir olarak görülmek olduğu söylenmekte.
Dev Örümcekler çoğunlukla Kongo da tespit edilmiştir görünüyor olsa da, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyetinde yaşayan aynı veya benzer-örümcekler raporları vardır.
Yerlilerinin çoğu yağmur ormanlarının uygarlık tarafından tahrip edilmesi ve kendi doğal habitatları yok edilip çiftliğe dönüştürüldüğü için dev örümceklerin tekrardan ortaya çıkmasından ve çoğalmasından hala korkmaktadır. Peki ya haklarında aslında söylenceden ve raporlardan fazla bilgi bulunmayan bu yaratıklar. Bilinmeyen bir yerde , mağara ve yeraltında beklenenden daha büyük ve kalabalık bir sürü halinde şehirlere inmeye karar verirlerse ? Acaba insanlar gerçekten böyle bir karşılaşma için hazır mı ?