Diğer Boyutlara Geçen İnsanlar

Diğer boyutlar gerçekten var mı? Bizi onlardan ayıran ince, izlenemeyen bir çizgi gibi paralel boyutlar var mı? Aslında ortaya atılan paralel gerçeklikler  fikri yeni değil, ama eğer bu fenomen teori ve spekülasyon alanından çıkıp gerçeğin ufak bir parçası olmaya başlarsa ne olur? Bu bariyerini, henüz görmediğimiz ve görmeyi bile istemediğimiz alanlara sürükleyen bazı insanlar var mıdır? Daha önce gizemli evrende bilinen gerçekliğimizin ötesinde, bu gibi iddia edilen yolculukları ele aldık ve burada bu konuyu, sadece paralel boyutların değil, gerçek olma ihtimalini ima eden diğer bazı vakaları inceleyeceğiz.

Fate Dergisi’nin Eylül 1956 tarihli sayısında 1934’te görünüşe göre başka bir paralel evrenden  dönen meraklı bir kadının öyküsü vardı. Rapora göre, o yılın sonbaharında Miriam Golding adında bir kadın çok garip bir olay yaşamıştı. Chicago’da nişanlısı ile bir mağazanın asansörüne  binmeye çalışıyordu, asansör çok kalabalıktı ve Miriam bir hata yaptı ve yanlış yerde indi, asansör yukarı çıktığı için bir sonrakini beklemeye başladı. Fakat çevresine baktığında artık mağazada olmadığını, geniş bir tren istasyonunda olduğunun farkına vardı.

Kendisinin içinde bulduğu devasa tren istasyonunun, ateşe maruz kalan aktivitelerle dolu olduğunu ve yolcuların trenlerine koşuşturarak ve havaya yansıyan geliş ve gidişleri duyurarak patlak verdiklerini iddia etti. Bu meşhur yerin daha önceki müzik mağazası ile herhangi bir bağlantısı olabilirmiydi. Kafası karışmış olan Miriam, nerede olduğunu sormak için bir danışma kabinine gider, ama orada çalışan kadının, hiç yokmuş gibi, onu tamamen görmezden geldiğini fark eder. Şaşkınlık içindeki, Miriam caddeye giden yolu gösteren bir dizi işareti izler ve kesinlikle Chicago’da olmayan bir yerde, sonbaharın ortasında değil, yazın ılıman, güneşli bir öğleden sonra olduğunu görür.

Kafası karışıklık şekilde dolaşır  ve etrafındaki herkesin onu görmezden gelip sanki onu görmemiş gibi yürüdüğünü fark eder. Bir noktada, kendisinin bile orada olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmayan insanlar tarafından da benzer bir şekilde görmezden gelinerek yanından geçen kaldırımda duran kafası karışmış bir çocuk görür ve Miriam neler olup bittiğini merak edip soracağı birini gördüğünü düşündü. Çocuk aslında onu görüp ona cevap verebilmişti ve onun yönüne bakmıştı, ilk kez bu garip, gerçeküstü yerde herkesin varlığını kabul etmişti. Yaklaştıkça çocuk, Miriam tarafından görülebildiği için rahatlamış görünüyordu, hafifçe gülümsüyordu ve ona “Sanırım seni de yanlış yolda da bıraktılar demişti”.

Kayıp iki kişi sokağın ortasında bir araya gelerek, etraflarındakiler tarafından tamamen görmezden gelinirken çocuk kendisine ne olduğunu anlattı. ABD’de Lincoln, Nebraska’da tenis oynadığını ve ayakkabılarını değiştirmek için soyunma odasına gittiğini iddia etti. Daha fazla oyun oynamak için geri döndüğünde, birkaç dakika önce orada bulunan tenis kortlarının gitmiş olduğunu ve yerlerinin aynı tren istasyonuna dönüştüğü büyük bir tren terminali olduğunu fark etmişti. Miriam’ın  asansörden gizemli girişi gibi.

Beraber açık bir alana ulaşana kadar yürümeye devam ettiklerini ve dalgaların ulaştığı büyük bir sahilde birkaç kadının sohbet ettiği gördüler. Miriam bu sırada  şaşkınlık içindeydi çünkü  kadınlardan biri garip bir şekilde nişanlısının kız kardeşi idi. Kumda duran kadınlar onları fark ediyor muş gibi görünüyordu ve Miriam ve çocuğa bağırmaya başladılar. Bu sırada çocuk onlara doğru koşarak ulaşmayı denese de  gizemli kumsala yakınlaşmayı başaramadı ve hayal kırıklığına uğramıştı. O sırada ayakları altındaki kum aniden  havalanır gibi kaymaya başladı.

Miriam, gözlerini bitkinlikle kapattı ve sonrasında uzayda süzülme duygusuyla karşılaşdı. Karanlıkta dolaşmanın bu tuhaf hissininardından, aniden gözlerini açınca, gece için kapanış sürecinde olan Chicago’daki bir müzik dükkanındaki  taburede otururken kendini  bulduğunu iddia etti. Aradan birkaç saat geçmişti ve  Miriam nişanlısı meraktan çıldırmış gibiydi, etrafa bakmış  ama onu bulamayınca evine geri dönmeye karar vermişti. Peki Miriam o sırada nereye gitmiş ti? Nişanlısının kız kardeşini bir sahilde neden görmüştü, o tren istasyonu ve yer neresiydi ? Bu kayboluş  gizemli bir şekilde açıklanamamıştı.

Fate Magazine’in Nisan 1959 tarihli sayısında yer alan bir başka ilginç makalede ise, 1935’te Missouri’ye bir haftasonu gezisine kocası ve dört çocuğuyla birlikte seyahat eden Iowa’dan Frances E. Peterson’un tuhaf deneyimini anlatıyor. Yolda, St. Patrick bölgesinde ilginç, doğal bir yol görüp, meraklı bir şekilde, geniş bir vadi kenarına ulaşana kadar sessiz manzarayı seyrederek, bu yolda devam ettiler . İlerde manzaraya ek olarak, eski moda güneş kasketleri  takan, uzun etekli ,bir kuyudan basit ahşap kovalarla su çekerek omuzlarında dengeli ahşap sopa üzerine taşıyan genç insanlar gördüler ve bu oldukça garip bir manzaraydı.

Buradaki erkekler uzun sakalları ve büyük siyah şapkalar ile eski moda giysiler giymekteydi, koyun ve keçi sürüleri etrafta dolanırken, yakacak odun toplayanlar vardı. Şirin, büyüleyici bu sahnelerden geçip tekrar ana yola vardıklarında ilk rastladıkları yerdeki civar yerlilerine o yerleşim yerinin adını sordular, ancak onlar böyle bir yerin hiç bir zamanın var olmadığı söylendi. O yerin gerçekten de var olduğuna inanan Peterson ve kocası bölgeye defalarca geri döndüler, ancak gördükleri vadiyi ya da olağandışı sakinlerini  hiçbir şekilde bulamadılar ki bu da bir başka boyut geçişi olabilecek vaka olarak raflara kalktı.

Bir başka benzer garip yol hikayesinde de 1962’de, Bay R. W. Balcom ve eşi, Live Oak, California’daki evlerinden Tahoe Gölü’ne gidiyorlardı. Çift, Otoyol 50’den uzakta, Placerville’den birkaç mil uzakta bulunan şirin bir restoranda durdu.  Restoran yıllardır yıpranmış, rustik görünümde görünüyordu ve daha önce aynı rotada seyahat ettikleri yıllarında önceden  oradaki restoranı fark etmemişlerdi. Yemekler şaşırtıcı derecede lezzetli olarak tarif edildi , ayrıca servis ve hizmet samimiydi bu yüzden dönüşte orayı  tekrar ziyaret etmeye  karar verdiler.

Tahoe Gölü’nden döndüklerinde, orada tekrar yemek için büyüleyici küçük restoranı aramaya çalıştılar, ama o yere vardıklarında restoranın sanki orada hiç bulunmamış gibi boş bir alan gördüler . Çift ikna olmadı ve restoranı araştırmaya karar verdiler, çevreye yakın yerlerden edindikleri bilgiye göre o bölgede daha önce hiç restoran olmamıştı, en yakın yemek yenecek yer ise yüzlerce km uzaktaydı.  Yoksa Balcom ve karısı öğle yemeği için paralel bir evrene mi gitmişti? Kimse buna cevap veremedi.

Başka bir boyuta açılan gizemli bir kapının ilginç bir örneği  1956’da, Ron Quinn adındaki bir hazine avcısının, kardeşi Chuck ve bazı arkadaşlarıyla altın ararken Güneydoğu Arizona’nın uzak ve sağlam dağlarında ortaya çıktı. İspanyol hazineleri ve altın madenleri  aramak için yola çıkan gurub ,yollarına devam ettikçe tuhaf olaylarla karşılaştılar.  Yolculuklarının 3. Haftasında hazine avcıları bir gece kamp kurdular ve o akşam karanlıkta, karanlık gökyüzünde yüzen mavimsi yeşil ışık biçiminde iki büyük top  gördüklerinde şaşırdılar.

Şaşkın kampçılar, bunların herhangi bir tür işaret fişeği veya herhangi bir bilinen uçak olmadığını anladı. tuhaf Işık topları, bazı dağ zirvelerinin ardında kaybolmadan önce birkaç dakika boyunca süzüldü. Bir sonraki akşam aynı olaya tekrar tanık oldular. Garip ışıkları Louie Romero adlı bölgenin yerlisi bir çiftçiye  bahsettiklerinde, onlara açıklanamayan ışıkların bölgede tekrarlayan bir fenomen olduğunu ve 1939 yılından beri ara ara görüldüğünü  söyledi. Grup garip ışıkları birkaç kez daha görünce gezilerinin seyrini değiştirmeye karar verdiler.

Seyahatleri sırasında bir noktada, taştan bir anomali gibi gözüken taş kemer yolunun  etrafından  tuhaf bir grup geçti, kemerin yanına gidip bu grubtakiler ile konuştuklarında onlara burası ile ilgili  garip hikayeler  anlattılar. Bu taştan kapı gibi görülen yerdeki kapıya giren herhangi birinin hiç dışarı çıkmadığı ve içeriye atılan nesnelerin de diğer taraftan ortaya çıkmadığını söylediler , yapının adının “Tanrıların Kapısı” olduğunu ayrıca, kapının taş kemerleri etrafta gizlenen tuhaf figürleri gösterdiler. Eski moda giysiler içinde hayaletler  gibi gözüküyorlardı ve  aniden garip bir biçimde kayboldular.

Ayrıca, çevreye baktıklarında gizemli bir şekilde terk edilmiş olan taş kapının yakınında bölgeden hiç geri dönmeyen araştırmacıların da kamplarını ve çadırlarını gördüler. John kendini tutamayıp taş kapının yanına gitti  ve içine doğru bakmaya başladı, diğerleri onu uyarmış ve içeri girmemesini söylemişti ve ondan uzak duruyorlardı. Bulundukları yerde hava karanlık ve fırtınalıydı fakat içerdeki manzaranın farklı olduğunu söylemişti. Manzarayı aynı olsa da kapının içinden baktığında  gökyüzünün garip bir şekilde açık ve diğer tarafta mavi olduğunu gördüğünü söylemişti. Kapının kenarına baktığı zaman , bulutlar bir kez daha karanlık ve kalındı, taş kapı kayalıkların üzerinde tehditkâr bir şekilde asılıydı ve karşıt görünüşlü garip manzara onları korkutmuştu. Daha sonra gece kamp kurmadan karanlıkta oradan ayrıldılar.

 

Bu olaydan aylar sonra kendilerine gelen Quinn ve grubu, gizemli  taş kapıyı bulmak ve onu araştırmak için tehlikeli kayalık araziye geri döndüler. Garip görünümlü yapıyı bir kez daha bulmayı başardılar ve daha yakından incelendiklerinde, bir kısmı güneşte parıldayan iç kısımları kırılmış olan, olağandışı büyüklükte bir jeodit birikimi ile kuşatıldığını gördüler. Kemerin kendisi 7 metre yüksekliğinde ve 5 metre genişliğinde, 15 inçlik andezit kolonları ile dik, kayalık bir eğimin yanında duruyordu. Ve etraftaki garip figürlerde kaybolmuştu.

Kapıyı Kontrol ettikten sonra ekip, tuhaf hikayeleri test etmek için kapının içine doğru  kayalar fırlattı, ancak kayalar diğer tarafta  yere düştü ve gizemli hiçbir şeyin işareti yoktu. Giderek şüpheci olan takımın bazı üyeleri cesurca kollarını kapıdan içeri soktular ancak hiç kimse adım adım ilerlemeye yada tamamen geçmeye razı değildi. Daha fazla araştırma yapmak için civarda kamp kurmaya karar verdiler.

Ertesi gün yine portalı kontrol ederken ve bazı jeoitleri toplarken, Roy ve ekibin bir başka üyesi olan Walt, taşın sivri kısmınınsoğuk olsa bile, yoğun ısıya maruz kalmış  gibi parıldadığını gördü. Tuhaf parıldama birkaç dakika sürdü, bu süre zarfında her iki adam da parıldamadan ve garip fiziksel hislerinin yavaşlamasından önce kulaklarında büyük bir basınc hissedebildiklerini iddia ettiler. Açıklanamayan olay sonrasında her ikisi de, özellikle de Roy’hiç bir zaman kemerin kenarına tekrar gitmeyeceğine söz vermişti.

Başka bir gün farklı bir grubun grup, gizemli taş portalı yakınında da kamp kurduklarını gördüler ve onlarla konuşmaya gittiler. Üç  hazine avcısından oluşan bu grup onlara önceki akşamının, açık bir gece olmasına rağmen, çadırlarına isabet eden  taşlardan bahsettiler, yağmur sesi gibi hızla çadırlarının taşlandığını iddia ettiler, hatta onların yapıp yapmadıklarını sordular, fakat  çadırlarından etrafa bakıldığında, küçük, kırmızımsı kahverengi çakılların, yukarıdan büyük sayılarla bezelye büyüklüğünün düşerek etrafa yayıldıklarını  gördüler. Çakılların dokunulamayacak kadar  sıcak olduğu anlaşıldı ve nereden geldikleri konusunda bir açıklama bulamadılar. Bazıları demir cevheri  gibi görünüyorlardı.

Bütün bu artan tuhaf olaylar kemerde devam eden garip bir şeye işaret ediyor, ama en tuhaf olay keşif bittikten yıllar sonra gerçekleşecekti. 14 Ekim 1973’te, yani hazine avından dört yıl sonra, Chuck Quinn, taş portalın olduğu yere kişisel bir yolculuk yapmaya  karar verdi , yol kenarındaki patikalardan giderek  kanyona ulaştı. Chuck, tırmanışının yarısına kadar tek bir moda vererek dik, kayalık yamaçlara kemere doğru ilerlemeye başladı.

Etrafında görmemesi gereken bir kanyonun var olduğunu fark ettiğinde, etrafındaki görkemli manzaranın batısına baktığında farklı bir yerde olduğu hissine kapıldı. Şaşkınlıkla, doğudan gitmek için yamaçtan aşağı indi ve burada, daha önce olduğu aynı kanyonda olmadığını fark etti, batıdan batıya doğru yönelen başka bir eğime doğru ilerledi.  Daha sonra çevrenin tamamen farklı olduğunu farketti , bu olay onu gerçekten de burada garip bir şeyler olduğunu ve farklı bir yerde olduğuna ikna etti. Bu başka bir boyuta ya da sadece uzun masallara bir çeşit kapı mıydı?

Peki bu olaylar bildiğimiz kadarıyla gerçeklikle bir şekilde bağlımıdır? Bunlar, kayıp aklın aldatılmış alanı mı, halüsinasyon mu? delilik, ya da çarpık algılarını anlamlandırmak için akıl dışı bir girişimde anlatılan  fantastik hikayeler mi? Bütün bunları net olarak açıklamamız elbette mümkün değil, yüzlerce detaylı örnek ve dosyadan anlattığımız bir kaçını bile net olarak  bir şekilde açıklanamayız. Belki de gerçekten gömülü olduğumuz kâinatın güçlerine dair bilmediğimiz  gerçek  bazı fenomenler  vardır.  Cevaplar zor ve sonsuza kadar onları döküp tartışmaya devam edebiliriz. Ancak, dünyaların kendi , ayrıca kendimizin ötesinde olasılıkları olduğu sürece, her zaman, tüm bunların ne anlama gelebileceğini kavramaya çalışacak  evrenimize veya belki de daha içeriye bakanlar olacaktır. Bu arada, bu gibi durumlar da bizim kavrayışımızın ötesine geçip, onu kavramanın ötesinde olabileceklere  bir bakışa dönüşecektir.

  • Leave Comments