Kapının kilidi biraz zorlansa da acıklı bir iniltiyle yavaşça açıldı, elindeki kutuları yavaşça yere koyup, birkaç gün önce acemice boyadığı duvara baktı ve fırça izlerinin duvarda bıraktığı lekeleri gidermek için tekrar boyasa mı diye düşündü. Üniversiteyi kazandığı bu şehirde, ailesinin ona sağladığı düşük bütçe ile bu ufak daireyi şans eseri bulmuştu. Daha kimseyi tanımadığından temizliğini ve badanasını kendi yapmış, yerleşmeye çalışıyordu. O gece yorgunluktan, belki de kaçıncı sahibi olduğunu bilmeyip aldığı yatağa kendini zor attı ve kısa bir süre sonra uykuya daldı.
Nedenini bilmediği bir hisle birkaç saat sonra uyandı. Alışık olmadığı bu yeri yabancı bulduğu için bu garip hissin oluştuğuna kanaat getirdi. Kalkmışken tuvalet ihtiyacını da görmek için banyoya gitti, ev küçük olduğundan sadece bu küçük banyodakinin haricinde klozet yoktu. Uyku sersemi bir halde gözü duvara sabitlenmiş büyük aynaya takıldı, nedense ondan önceki kiracılar ya da her kimse eski görünüşlü aynayı siyah boya ile acemice ve kapatarak boyamıştı. Kenarlarında çok ince garip çizimli ayna bulunduğu yere öyle sağlam sabitlenmişti ki, ilk geldiğinde onu çıkartmak için tutmaya çalıştığında bir milim bile kımıldamamıştı.