Ateşte Yürüyüş

Ateşte Yürüyüş

Eski yerli kültürlerinde, samanlar ve büyücüler (o zamanların tip adamları), toplumlarını kötülüklerden temizlemek için sıcak korların, kayaların veya lavların üstünde yürümeye çağrılırdı. İlginçtir ki, ateşte yürüyüş neredeyse her medeniyette kendine bir yer bulmuştur. Ortaçağlarda, birçok din de, ateşte yürüyüşün gizeminden faydalanmıştır. Günümüzde ise İspanya, Hindistan, Bulgaristan, Fiji gibi yerlerde hala yöresel bir adettir.

Afrika’da ise, özellikle Kalahari Çölü’nün !Kung kabilesinde, kabile kurulduğundan beri güçlü iyileştirme törenlerinde kullanılmaktadır. Kung kabilesi ateşte yürüyüş uzmanıdır. 1977’de Kung’ların inanılmaz ateşte yürüyüşlerine tanıklık eden antropolog Laurens van der Post şöyle yazmıştır: “Kung dansçıları benim anlayışımın çok daha ötesinde bir gerçekler çemberinde görünüyorlardı. Hatta bir süre sonra dansçılar ateşe olan istekli yaklaşımlarını o kadar artırdılar ki, daha yakın daha yakın derken, birdenbire dairelerini daralttılar ve alevlerin ortasında yalın ayak dans etmeye başladılar.”

Hawai Adalarındaki Kahuna’lar da ateşe olan yakınlıklarıyla ünlüdürler. Bu adadaki büyücüler (tıp adamları) eriyik lavlar üzerinde yürüyorlar. 1880’de Bishop Müzesi’nden genç bir doktor olan William Tufts Birmingham, üç Kahuna arkasıyla beraberken kendini sıcak lavların üstünde bulmuş. Dr. Birmingham bu tecrübesini söyle yazıyor:

10580229_272945999569750_3799455265644605840_n

“Ne zaman ki lavların üstüne atılan taslar, bizi taşıyacak kadar sertleştiğini gösterdi, Kahuna’lar oluşan duvara doğru yaklaşmaya başladılar. Yanına yaklaşıldığında bir pasta fırınından çok daha kötüydü. Lavlar yüzeyde biraz sertleşmişti belki ama, tüm yüzeyinde isi transferleri gidip gelirken, lavların rengi de değişiyordu. Aynı dövülmek için ateşten çıkarılan kızgın demir gibi. O anda keşke bu kadar meraklı olmasaydım dedim. Önümüzde yatay vaziyette duran bu cehennemin üzerinden koşup geçmek fikri bile beni titretmeye başlamıştı.”

“Kahuna’lar sandaletlerini çıkarıp ayaklarının etrafına yapraklar bağlamaya başladılar, her ayağa 3 yaprak. Ben de oturdum ve kocaman botlarımın üstüne yaprakları dolamaya başladım. Kesinlikle botlarımı çıkarmayı reddettim. Aklimin bir kösesinden de söyle geçiyordu: eğer Kahuna’lar nasırlı ayaklarıyla sıcak lavların üstünde yürüyebileceklerse, ben de kalın deriden tabanları olan botumla bunu yapabilir miydim?”

“En yaşlı olanı, tereddüt bile etmeden, kendini o korkunç sıcak yüzeye attı. Ben ağzım açık bir şekilde onu seyrederken, o elli metreyi geçmişti bile. Birisi beni iteklediğinde iki seçeneğim vardı, ya lavların üstüne yüzü koyun düşecektim, ya da koşan gruba katılacaktım. ”

148698_272945982903085_4140016620832471814_n

“Hala beni hangi çılgınlığın kapladığını bilmiyorum ama, koştum. Sıcaklık inanılmazdı. Nefesimi tuttum ve sanki beynim durmuş gibiydi. İlk adımlarımla birlikte botlarım yanmaya başladı. Kıvrıldılar, küçüldüler, ayaklarımı bir mengene gibi sıkmaya başladılar. Dikişler atmıştı ve tabanlardan birisini gitmiş, diğerini de topuğa bağlı bir deri ipe tutunmuş kanat çırparken buldum.”

“Ayaklarıma baktığımda kıvrılmış botlarımın üstünden çıkan çorabımın kenarlarının yanmakta olduğunu gördüm. Pamuklu kumaştaki alevleri söndürdükten sonra üç Kahuna’lı arkadaşımın ne yaptıklarına baktığımda, gülmekten kırıldıklarını, birbirlerine lavların üstünde iyice kıvrılmış ve dumanlar çıkararak yanan botumun düsen tabanını gösterdiklerini gördüm. Ben de güldüm.

Hayatımda hiç bu kadar rahatlamamıştım. Sağlamdım ve ayaklarımda bir su toplama bile yoktu, hatta çorabın yanan yerlerinde bile.”

Bazı Kızılderili kabilelerinin ateşe yatkınlıkları olduğu bilinir. Endonezya’nn Bali Adası’nda genç kızlar dinsel törenlerinin bir parçası olarak dans ayinlerini yaparlar. Hindistan, Seylan, Çin, Japonya ve Arjantin’de de birçok insan kültürel miraslarının bir parçası olarak ateş üstünde yürürler. Sumatra’da medyumlar ağızlarını yanan kömürlerle doldururlar. Mısır ve Cezayir’de de dervişlerin bunları yuttuğu rapor edilmiştir.

Sonuç olarak, Ateşte Yürüyüş yeni moda bir spor değil, tam tersine dünya tarihinin zengin kültürünün geleneksel bir parçasıdır. 1980’lerden sonra bati kültüründe de çok dikkat çekmiş, ve dünyanın en etkili transformasyonel semineri haline gelmiştir.

10559860_272945992903084_533115248876839221_n 10400869_272946006236416_5171317580106178503_n

  • Leave Comments