AGARTHA III

Savaş sırasında (1942-43) Hitler’in Antarktis’te gizli bir denizaltı limanı vardı. Bu üs müttefiklere teslim olmadı. ABD, Amiral Byrd’ü bu üssü bulmakla görevlendirdi. Hitler, Amerikalılara karşı Alman bilginlerinin yaptığı iki UFO’yu yolladı. Bunlardan biri saatte 2000, diğeri ise 5500 km sürat yapabiliyordu. Bu UFO’lar 8 cm zırhı delebilecek güçte Lazer topuyla silâhlandırılmıştı. O zamanlar en hızlı uçak saatte 800-1000 km. sürat yapabiliyordu. Hitler’in bu UFO’lara ve silâhlara sahip olması, müttefiklerin onu kayıtsız şartsız teslim olmaya zorlamasında çok etken oldu. Hitler bunu öğrenince her iki UFO’nun da parçalara ayrılarak denizaltılara yüklenmesini emretti. Hitler, Eva Braun ve SS yardımcıları ile birlikte önce Arjantin’e oradan da, bugüne kadar yaşadıkları, Güney Kutbuna gittiler. Hitler, Buenos Aires’de mütevazı bir hayat sürerek, 90 yaşının üstünde normal bir şekilde öldü. Eva Braun ise bugün hâlâ yaşıyor. Sanırım yaşı 90′nın üstünde.

LZ: Hitler’in UFO’ları ne tür bir enerji kullanıyordu?

VA: Antigravitasyonel güç ile…

W: (tamamlayarak) Schauberger’in belirttiği manyetik enerji ile…

VA: Evet, Schauberger bu konuda temel bilgileri ortaya koymuştu. Schauberger’den önce 19. yüzyılın başlarında Prof. Dr. Philipps bir uzay gemisi yapmış ve Ay’a, Mars’a, Venüs’e ve çevresindeki gezegenlere yolculuk yapmıştı.

LZ: Bunu kendisi mi başardı yoksa yardım aldı mı?

W: Bu konuda sorunlarla karşılaştı.

VA: Hitler ve Göring onun teknolojisine sahip olmak istediler ama o gittiği yerden geri dönmedi. Hitler arzuladığı bu teknolojiyi bir başka şekilde elde etti. Hitler’den önce Almanya’da uzay gemisi yapabilen iki gizli örgüt vardı. Bunlar Vril ve Thule localarıydı. Vril Locası, yaptığı uzay gemilerini 1920′li yıllarda uçurmayı başarmıştı.

W: Hitler’in Vril Locasına mensup iki kişi tarafından eğitildiğine inanıyorum.

VA: Bu doğru ama daha sonra ondan uzaklaştılar. Philipps uzay gemisini onlardan çok önce yapmıştı. Kişisel görüşüm, Vril Locasının Philipps’e yardım ettiği şeklindedir. Bu Loca metafizik bir dünya görüşünü temsil ediyordu.Onlar uzayda özgürce dolaşarak, dünya dışı hayat biçimlerini tanımak istiyorlar.

LZ: Hitler’in savaş plânlarını bilmelerine rağmen ona bu teknolojiyi verdiler mi?

VA: Sanıyorum ki Hitler ne Thule Locasından, ne de diğerinden böyle bir bilgi almadı. O, bu teknolojiyi ABD gibi kötü niyetli dünya dışı varlıklardan aldı. Uzaylılar ona şöyle demişti: “Bize biyolojik deneme malzemesi olarak Alman halkını verirsen, biz de size savaşı kazanmanız için gerekli teknolojiyi veririz. Hitler onlara, “Yo, hayır… Ari ırk üzerinde deneme yapmanıza izin veremem. Fakat, size kamplardaki insanları (Polonyalı, Rus, Yahudi) verebilirim,” demişti. Gerçekten de kamplarda birçok insan iz bırakmadan kaybolmuştu. Yahudiler toplama kamplarında 6.000.000 insan kaybettiklerini ileri sürerler, fakat bu doğru değil. Savaştan sonra yayınlanan UNO ve diğer uluslararası örgütlerin raporlarına göre, Yahudiliğin kaybı 600.000′i aşmamaktadır. (Aslında gerçek Yahudi kayıpları 600.000′inin de altındadır.

1990 yılına kadar, Auschwitz Birkenau Kampında dört milyon insanın kitle halinde öldürüldüğü bir gerçekti. 1990′dan sonra ortaya yeni bir tez atıldı: iddialara ve hatta varolduğu söylenen belgelere göre, Auschwitz’de ölenlerin sayısı 1.500.000 civarındaydı. Yine bu iddiaya göre, 1990 yılında ani bir emirle Auschwitz’de bulunan 19 dille yazılı, dört milyon ölünün anısına çakılmış 19 metal tablet yerinden silinmişti. 1994′te eczacı ve “Soykırım” araştırmacısı olan Jean Claude Pressac, Auschwitz Müze yetkililerine karşı çıkıyor ve kampta 630.000-710.000 arasında insanın öldüğünü ve bunların 470.000-550.000 kadarının Yahudi olduğunu ileri sürüyordu.

Bu yeni iddiaya göre, Auschwitz Birkenau’daki gaz odalarının amacı dezenfeksiyondu. Yapımsal olarak Amerikan modeli de böyledir. Tüm kamplarda elbiseler HCN temelli Zyklon-B gazıyla temizleniyordu, buna göre “Soykırım” savunucularının iddia ettiği gibi milyonlarca Yahudi Zyklon-B gazı ile öldürülmemiş, aksine çok az bir kitle temizlenmiş, yani dezenfekte edilmişlerdir. Dachau Kampı’ndan elde edilen resmi ölüm istatistiklerinde görüldüğü gibi, 1940-1941 ve 1942-1943 yılları arsında kış aylarında büyük bir tifüs salgını yaşanmıştır. Görülür ki, ölümlerin çoğunluğu savaşın son dönemine aittir, bu dönem Alman ulaşım sisteminin bombardımanlar sonucunda çöktüğü dönemdir. Bugün Dachau’nun bir ölüm kampı olduğu iddiasını destekleyen kişiler çok azalmıştır, bunun en önemli nedeni Nürnberg Mahkemelerinde Dachau’da olduğu söylenen gaz odalarının sahte olduğunun anlaşılmasıdır.) Hitler, bu insanları biyolojik araştırma malzemesi olarak kullanmaları için kötü niyetli uzaylılara vermişti!..

W: Kötü uzaylılar Thera’dan mı yoksa Orion’dan mı geliyor?

VA: Evet, Orion’dan. Fakat çoğunluğu Reticuli’den geliyor. ABD Başkanı Truman zamanında, ABD “Griler’le” bir anlaşma yapmıştı, iki çeşit “Gri” var; iyiler ve kötüler. (Kötü “Griler” küçük yapılı takriben 1-2 m. uzunluğundaydı. Hitler’le anlaşma yapan bunlardı.) (Griler: Zeki, küçük kertenkele insanlardır. Ortalama olarak 90 cm. boyundadırlar. Deri renkleri grib eyazdan gri maviye, gri yeşil ve gri kahverengiye değişir. Ama asıl önemlisi insanların ruh enerjisi, veya yaşama enerjisiyle beslendikleri iddiasıdır. Rivayetlere göre, Griler aldatıcıdır ve mantıkla hareket etmelerine rağmen, onlara göre hedeflerine ulaşmak için aldatmaca mantığa uygundur. Tekil ya da çift yıldızlı sistemde bulunan Orion ve Alfa Drakon, Griler faaliyetinin merkezidir.)

W: Antarktis’teki UFO’lar bulundu mu? Orada büyük bir UFO filosu mu var? VA: Evet, ben onlara “Üçüncü Güç” diyorum. Amiral Byrd, Hitler’in her iki UFO’sunu ele geçirmek ve “Üçüncü Gücün” kayıtsız şartsız teslim olmasını sağlamak için yeniden kutba yollandı. Ona sekiz ay süre tanımışlardı ama sekiz haftadan kısa bir süre içinde büyük bir hezimete uğradı. Oradaki teknoloji o kadar üstündü ki, hiçbir şeye başlayamadı, örneğin, uçaklarından biri, elektromanyetik enerjiden oluşan görünmeyen bir duvara çarparak paramparça oldu. Bu Hitler’in adamlarının dünya dışı varlıklardan öğrendiği bir teknoloji idi.

LZ: Bu Ronald Reagan’ın plânladığı SDI (Yıldız Savaşları Projesi) kalkanına benziyor.

VA: Evet. Onların sahip olduğu bir diğer sistem de Psikotronik’ti. O zamanlar bu konu ABD’de hiç bilinmiyordu. Ama şimdi biliniyor.

W: Bu gücü oluşturan dünya dışı varlıklar mı yoksa III. Reich mensupları mı?

VA: Her ikisi de. Uzaylılar Reticuli’den gelen “Gri”lerdi. Ben “Gri”lerin bugün için bir tehlike oluşturacağını sanmıyorum. Muhtemelen “Boş dünya” mensupları ile bir ittifak yaptılar ve şimdi barışçılar. Bir zamanlar tehlikeli idiler ama artık değiller. W: Dünya politikalarını etkiliyorlar mı?

VA: Hayır, onunla ilgileri yok. Varlıklarını bizim dünyamızdan geri çektiler.

  • Leave Comments